Gökten bir yıldız koparmak ne kadar zorsa, bir travestinin güvenini kazanmak ve güvenin köklerini yıkmamak, güvendiği dağlara kar yağdırmamakta o kadar kolay değildir.
Yapıcı olabilmek, bir şeyleri yapabilmek her zaman emek ister.
Bu hayatın her alanında böyledir.
Hayat, ters ilişkiler yumağıdır.
Bir köprüyü yapmak ne kadar zorsa, yıkmak ise son derece kolaydır.
Köprünün bir ayağını yıkarsanız köprü kullanılmaz olur.
Bir fidan yetiştirmekte çok zordur.
Bir tohumu büyütüp bir fidan yapmak için sabır, emek ve su vermeyi gerektirir.
Ve bunca emeği, bunca büyüme zamanını, o yılların geçen süresini kötü bir el bir testere ile bir kaç dakikada yok edebilir.
Ve hiçte zor değildir, başı gövdeden ve çillerinden ayırmak.
Ve çevrenize bir bakın…
Kimler fidan yetiştiriyor, kimler yetişmiş fidanları kesiyor.
Kimler günlük işlerle işlerini yürütüyor kimler ulusun genel refah seviyesi için çalışıyor…
Aşkta dürüst olmak bir ilişki için yeterli midir?
Hep akıllı davranmak, hep dürüst olmak yetmez bir aşkın devam etmesi için.
Bazen bunun tam tersi yaşanır.
“Travestiler hep dürüst ve güven verici erkekleri tanımak, onlarla dostluk, arkadaşlık kurmak isterler ama böylesi erkekleri bulduklarında ise çok çabuk sıkılıp bıkarlar”, diye yazar kitaplar…
Siz ne kadar dürüst ya da doğru insan olursanız olun, gün gelir sevgiliniz sizin tam tersiniz olabilir. Bazen en mantıklı düşünen ankara travestileri bile hayata öylesine bağlı olan, sorumluluk duymayan ve nerede akşam orada sabahlayabilen erkeklerde âşık olabilirler. Çünkü bazen heyecan verici ve sonucu şüphe çeken ilişkileri de severler.
Acıdan kaçmak değil, acının üstüne giderler.
Hele hele âşık travestinin yapamayacağı hiç bir şey yoktur desem yalan olmaz.
Çünkü travesti isterse istediğini yapar.
Aşkta beklenen nedir?
Aşka karşın beklenen sadece aşktır.
Kendimizi sevdirmek için ne kadar değişirsek değişelim bazı alışkanlıklarımız hiç değişmez.
Ve sadece karşımızdaki istiyor diye kendimizden ne kadar ödün verirsek bu durum bizim iç dünyamızda hayata karşı kırgın ya da öfkeli yapar. Çünkü ezilmişlik ve yok olma duygusu verir. Çok fazla fedakâr olmak zamanla karşımızdakinden alacaklı hale gelmiş oluruz, sevdiğimiz ise bize borçlanmaya başlar. Ve bir zaman sonra alacaklı olduğumuzu düşünürüz. Karşımızdakinin de bize borçlu olduğunu kabul etmiş oluruz.
Ve biz ne kadar üstüne gidersek o bizden kaçmak ister..
Çünkü borçlu alacaklısını, alacaklı borcunu ödemeyeni sevmez…
Aldatmalarda böyledir.
Aldatılanın affetmesi, unutması, hafızasından silmesi oldukça zordur. Unutması için kabul etmesi gerekir. Kabul etmek ise yenilgiyi kabullenmekle eş anlama gelir.
Ayrılıklarda içimizde her gün büyüyen ve bir türlü yok edemediğimiz bir duygu büyür. Terk edilen bizsek işin daha da zor yanı, karmaşık duygular bizi bitirir. Her gün biraz daha yıpranırız. Çünkü yenilme ya da beğenilmeme duygusunun verdiği acı, derin acılardandır. Bu bizi karamsarlığa götürür. Yanlışlarımıza yanlışlar katmaya iter. Hayır, olmaz, o beni terk edemez diye saplantılara takılırız. Ve unuturuz ilk günlerde güvenin nasıl zor kazanıldığını… Hayatın gerçeği ise zor kazanılan güvenin yıkılması an meselesidir. Ne kadar barikat yaparsanız yapın, güçlü bir sel geldiğinde hepsini yıkar geçer. Ve hepimiz bir güzellik bulduğumuzda hızla tüketmeye başlarız. Oysa bir şey ne kadar çok ve hızlı kullanılırsa o kadar ömrü az olur. Bunu bilmeyiz..
Her aşkın kırılma noktası var mıdır?
Bir ilişkinin ilk günleri ile son günleri arasındaki fark bir mevsim kadardır.
Güneşin doğuşu batışı gibi..
Tekrar doğuşu görebilmek için karanlığa katlanmanın zorunluluğu vardır.
Esas olan insanın duygusal dünyasının aç kalmamasıdır. Duygusal yönden aç kalan travesti dışarıda bu açlığını dolduracak başka birini mutlaka bulacaktır.
Aşkın kötü yanını yaşamak insanı nasıl etkiler?
Bencil, sert, kırıcı konuşan, dinlemeden son noktayı koyan, köprüleri bir çırpıda yıkan insanlar karşılıksız aşk acısı çekmiş insanlardır.
Yaşadıkları, beklentilerine cevap vermeyen ilişkilerdir.
Aradığı aşkı bulamayan, hayal kırıklığı yaşayan, yaşadığı kötü ilişkiler sonucu zamanla içindeki sevginin yerini öfke ve nefret alabilir. Ve çevresinde gördüğü mutlu aşklar kendisinde mutsuzluğa sürüklenmesine yol açabilir. Kendisine hatta başkalarına zarar vermekten, acı çektirmekten çekinmeyen bir insan olur. Paylaşımı yaşayamadığı için paylaşılan her şeyi de yok etmek için uğraşabilir.